1935 yılında Erzincan Ulular köyünde dünyaya geldim. Dar gelirli bir çiftçi ailesinin üç oğlundan biriyim. Babamı 1939 Erzincan depreminde kaybettim. Bağlama çalma hevesim aileden gelme bir kabiliyettir. Üç kardeştik. Evimizde bir tek bağlama vardı, ben kardeşlerimin en küçüğü olduğum için bağlamayı ancak kardeşlerimin meşgul olduğu veya yemeğe oturdukları zamanlar bağlamayı alır çalmaya başlardım.
Çocukuğumda dedelerin cemlerinde ve toplantılarında bulunur,
onların nasihat ve deyişlerini büyük bir alaka ve saygı ile dinler, onlardan
bir şeyler öğrenmek isterdim. Nitekim benim yetişmemde o zamanın dedelerinden
Potik İsmail ve Eyüp dedelerin çok yardımı ve irşadı olmuştur. Az bir sürecinde
Erzincan'da kaldım. Henüz dokuzyaşına gelmiştim ki, artık gurbete çıkmak,
dolaşmak, insanlarla tanışmak, sazımı ve sesimi dinletmek istiyordum. Bu arzu ve
hevesle Erzincan’dan İstanbul’a halalarımın yanına geldim. İstanbul’da kısa
zamanda sanat çevresine girdim ve bir birinden değerli kişilerle tanıştım,
onların sohbet ve irşatlarından istifade ettim. Bu zatlardan Neyzen Tevfik,
Sadi Yaver Ataman, Necati Başaran, Davut Sulari, Malatyalı Süleyman Elver, Aşık
Beyhani, Şemsi Yastıman, Bayram Aracı, Aşık Dursun Cevlani, Nida Tüfekçi, Ahmet
Yamacı, Urfalı Cemil Cankat, Zaralı Halil, Erzincanlı Salih Dündar, v.s. gibi
zatlarla sohbet ve muhabbetlerimiz oldu. Bu zatlar bana çok yakın ilgi ve sevgi
gösterdiler, beni tebrik ve teşvik ettiler.
1949 yılın-da Ankara'ya gittim. Ankara Radyosuna gittiğimde
o zaman Muzaffer Sarısözen’i ziyaret ettim. Elinde büyük bir saz, karşı küçük
bir çocuk görünce, rahmetli bana, "Delikanlı sen saz mı çalıyorsun, nerden
geliyorsun, nerelisin? “ dedi. Ben de o zamanki çocukluk haleti ruhiyemle kendimi
anlatmaya çalıştım. Beni dinledi, çok beğendi ve ilgi gösterdi, beni radyoda
okutmak istediğini söyledi ve Yurttan Seslerin canlı programında ilk olarak
Türkiye radyolarından halkıma sazımı ve sözümü dinletme fırsatını buldum. O gün
programda Pir Sultan’dan bir deyiş okudum (Benden selam söyle ol güzel
şah'a/Kurduğu yollara gitmiyor talip). Çalıp okumam çok çok beğenildi, programdan
sonra Muzaffer Bey'e birçok telefon edilmiş ve beni sormuşlar ve tekrar okutmasını
rica etmişler. Bunu takip eden yıllarda İstanbul'un en güzide ve en güzel
yerlerinde birçok konserler verdim. 1960 yılında askerlik görevim bitince
İstanbul Radyosu'na müracaat ettim. Beni radyoya kadrolu sanatçı olarak
aldılar.
İlk olarak 1965 yılında yurt dışı konserlere gittim.
Almanya’da, Belçika'da, Hollanda'da, Fransa'da çeşitli resitaller verdim ve çok
beğeni ve takdir topladım. 1980 yılında Almanya eski başbakanlarından Willy
Brand'ın himayelerinde yapılan bir konser için Almanya'ya davet edildim.
Almanya'da beş yerde özel ve ciddi konserler verdim. 1983 yılında Amerika'daki
Kolombiya Üniversitesi'nin özel bir daveti üzerine bu ülkeye gittim. Burada
öğretim üyelerine bir resital verdim. BU konserim çok büyük ilgi gördü ve
konserime ait bir de uzunçalar dolduruldu. 1990 yılında yine Amerika'daki
Teksas Üniversite'sinin özel daveti üzerine bu ülkeye gittim. Bu gezimde
Teksas, Mişigan, Kanada'da konserler verdim. Sanatla ilgili birçok bilim adamı
ile tanıştım, çok çok beğeni ve takdir topladım. Tabii bu Türkiye’miz açısından
da çok büyük bir müsbet propaganda oldu. Daha doğrusu evvelce bizler hakkında
yalan yanlış edinilen menfi bilgileri ortadan kaldırmış ve hakiki milli
musikimizi ve felsefemizi buralarda anlatmak fırsatını bulmuştum.
Bugüne kadar gerek kendi ve gerekse diğer yörelerden altmışa
yakın ezgi derledim. Derlemelerimin hepsini kendim sazımla çalıp okudum. Önemle
üzerinde duracağım bir hususu belirtmek isterim: Ben Ali Ekber Çiçek olarak
okuduğum bü-tün ezgilerde gönül şehrinde bü-tün kainatın tek vücut olmasını,
din, dil, ırk, mezhep, inanç farkı gözetmeksizin yüce kitabımız Kuran'da
belirtilen "Yaratılmışların en mükemmeli’’ olan insanı tanımayı, insan sevmeyi,
insana hizmet etmeyi gaye edinmiş, hiç bir kimseyi aşağı görücü, taan edici ve
ayırıcı değil, aksine her insanı seven ve onlara birlik ve beraberliği
öğütleyen bir tutum ve davranış içinde bulunmuşumdur. Gerçekleri göstermek,
gerçeğe kavuşmak ve gerçeği olduğu gibi insanlara anlatmak için çalışmış bir
sanatçıyım. Cahilden uzak, Kamil'e yakın oldum, büyüklere saygı ile,
küçüklerime sevgi ile yaklaştım, konuşulan her kelamı ibadet gibi dinledim,
kimseyi acizlik ve bilgisizlikle itham etmedim, elini bana bir uzatana iki defa
uzattım, kendi noksanlarımı ariflerin güzel söz ve davranışları ile tamamlamaya
çalıştım, velhasıl toplumumuza verilecek en güzel hizmeti yaptığım
kanısındayım. İşte bu duygu ve davranışla benim vefalı ve aziz halkım beni
bağrına bastı, beni sevdi ve beni dinledi ve takdirlerini gösterdi. Bugüne
kadar hizmet ettiğim yolda asla ve asla bölgecilik, bölücülük, doktirincilik
gibi safsatalar peşinde koşmadım. Bu sebeple beni Trabzonlu'm da, Edirneli'm de,
Karslı'm da, İzmirli'm de velhasıl yurdumun Güneylisi de, Kuzeylisi de, Batılısı
da, Doğulusu da büyük bir takdirle dinledi ve sevdi.
Ayırıcı değil
birleştirici, hoşgörülü, hak ve hakikati sazım ve sesimle deyişlerimle topluma
vermek gayesi ile sanat yaptım. Bir Alevi çocuğu olarak, toplumda yanlış
anlamalara sebep olan, birliği ve bütünlüğü bozan, inkarcı ve çıkarcılar gibi
değil, gerçek felsefemizi anlatmaya çalıştım. Bu icraatım süresince şahsıma
hiçbir maddi menfaat sağlamak veya insanların duygularını sömürmek gibi bir
yanlışlığa da meydan vermedim. Yine tekraren arz ediyorum: Tek ve yegane gayem
bugüne kadar toplumuza yalan yanlış verilen ve bu yüzden menfi bir propaganda
malzemesi yapılan, gerçek olmayan mevzuların, gerçek felsefemizi bütün
hakikatleri ile anlatarak bu menfi imajı kaldırmak olmuştur. Bugüne kadar
gelmiş geçmiş bütün kutsal kitaplara, inançlara saygılı kalarak dört kapıyı ve
kırk makamı anlatmaya çalıştım. İkiliği değil birliği, yek vücut olmayı prensip
edinen felsefemizin özünü dile getirdim. Sözümü kısa bir kelamla bağlamak
istiyorum: Cahilden uzak dur, kamile yakın ol, riya ve münafıklık olan yerde
durma, ayırıcı değil birleştirici ol, her yerde söz söyleme, dinlemesini bil,
evvela gerçekleri kendinde ara ve bul, insanı tanımak istiyorsan evvel kendini
tanı. Bu vesile ile benim aziz ve muhterem halkımı kalbi hislerimle, en derin
sevgilerimle, en derin saygılarımla selamlıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder