Yayınlar

18 Şubat, 2023

Mahmut Erdal'ın Anlatımından


O yıllarda arpa unundan yuvarlak ekmek yapar, sandığa koyup kilitlerlerdi. Bir taraftan yoksulluk, bir taraftan sefalet vardı. Ama o günkü insanlar daha dürüst, daha duyarlıydı. Çünkü o yıllarda duygu sömürüsü yoktu, her şey doğaldı.

Mahmut Erdal

Fotoğraf: Mahmut Erdal ve Hasan Papur

Aşık İsmail İpek'in Anlatımından

 

İrticalen şiir söyleyebilme ve atışma gibi geleneğin bazı unsurlarını çok iyi bilmekteyim. Bizim yörenin aşıkları irticalen söylemede de çok güçlülerdi. Bir seferinde benim de ustam olan Mahrumi Baba Ankara'da benim misafirimdi. Çaldı söyledi. Sözlerden çok etkilendim. Kısacası aynı eseri tekrar söylemesini rica ettim. Bana dönerek ve gözümün içine bakarak: "Geçti" dedi. Ve devamla: "Ben onu irticalen söyledim. Yazsaydın tekrar söyleyebilirdim. Ancak şimdi aynı sözleri söyleyemem..." dedi.

Aşık İsmail İpek'in anlatımından.

Muhabbet Serilerinin Hikayesi


Bir gün yine böyle muhabbette, rahmetli Muhlis; "Üçümüz birlikte bir kaset yapalım" dedi. Muhlis, Arif, ben bir stüdyoya girip çaldık. Yıl 1983, Muhlis plakçıları tanıdığı için gitti sordu ama pek ilgi duyan olmadı. Sonra Şah Plak diye bir firmaya verdi. İnsanlar sevdi ve böylece "Muhabbet" serileri başladı.

Aşık Meçhuli'nin Kendi Anlatımından

 


Bizim Aşık Meçhuli'nin bir tek dostu vardı, oda ömür boyu nefes nefese yaşadığı yalnızlık ve yoksulluk. Bu aşıkların kaderi midir nedir bilmem ama bildiğim tek şey yaşadıklarım ve yaşananların şiirlerime yansımasıdır. Özetle anlatmaya çalıştığım hayat hikayem bundan ibarettir. Gerisi okuma zahmetinde bulunduğunuz eserlerimden mevcuttur. Bağışlasınlar beni şunuda demeden edemeyeceğim. İlk İsmail İpek'ten başlayarak türkü ve nefeslerimi o güzel sesi ve güzel yorumları ile dilden dile yayan sanatçı dostlarıma teşekkür etmeyi bir insani borç olarak bildiğimi bilmelerini isterim, nefeslerine sağlık olsun. Her ne kadar hiç birinde maddi destek alamadıysam da manevi katkıları beni mutlu kılıyor, bu da bana yetiyor.

Aşık Meçhuli'nin kendi anlatımından.

Fotoğraf: Veysel Kutlu, Meçhuli Baba, Ozan Efkari - 1994 Nantes

Aşık Abidin Polat Kimdir?

 

Aşık Abidin Polat Kimdir?

Sivas'ın Kangal ilçesi Mamaş köyünde 1939 yılında doğdu. Yokluklarla dolu gençlik yıllarından sonra 1968 yılında Almanya'ya göç etti. On altı yıl Almanya'da çalıştıktan sonra Türkiye'ye döndü ve Ankara'da yaşamaya başladı. Bağlama çalmasını kendi kendisine öğrenmiştir ve sazda da çok usta değildir. Önemli aşıklar yetiştiren Mamaş köyü Aşık Abidin Polat'ın da edebi yaşamının gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

Aşk, sevda, ayrılık ve ailevi sorunlar başta olmak üzere çeşitli konularda bir çok şiir yazan aşık, şiirlerinde Abidin mahlasını kullanmıştır. Aşık Muharrem Yazıcıoğlu'nun öncülüğünde de Bizin Bahçemiz Mamaş adlı bir de kitap yazmıştır.

Zengin olam diye çok çile çektim
Malım mülküm oldu yine fakirim
Gençliğimi bu yollarda harcadım
Şu canımdan vücudumdan fakirim

Dertler katmerlendi dertler sıralı
Moralim bozuktur gönlüm yaralı
Herkes sanar zengin, düzgün morali
Bana sorulursa ben yine fakirim

Saçlarım döküldü bu birincisi
Hep bembeyaz oldu bu ikincisi
Yerinden söküldü ağzım incisi
Çiğneyip yutmaktan, tattan fakirim

Abidin aldandı dünya malına
Belenmedi yeşiline alına
Bir gün dönmezsem sağım soluma
Takatımdan, dermanımdan fakirim
Kuvvetimden, kudretimden fakirim

Aşık Haydar Acar Kimdir?

 


Aşık Haydar Acar Kimdir?

1916 yılında Sivas’ın İmranlı ilçesi Kondul (Şimdiki Adı Kavalcık) köyünde doğdu. Babası İsmail Acar’da iyi bir bağlama ustasıdır. Babasından aldığı feyz ile saz çalmaya küçük yaşlarda merak salmıştır. 1960’lı yıllarda üç plak çıkartmış, kendisine has saz çalma tekniği ile de yaşamı boyunca kültüre çok büyük katkılar sunmuştur. Yine bilinen Deli Derviş çalım tekniğinin de günümüze ulaşmasında çok önemli rol oynamıştır.

Muhlis Akarsu, Ali Ekber Çiçek, Arif Sağ, Musa Eroğlu, Hasret Gültekin gibi önemli isimlerde, ustalığından yararlanmak adına o dönem aşığa sıkça ziyarette bulunmuştur. İmranlı’nın bereketli topraklarında yetişen bir diğer usta Hasret Gültekin’in sanat yaşamında da Aşık Haydar Acar’ın büyük katkıları olduğunu da yine belirtmekte fayda var.

Büyük usta 2002 yılında ise bedenen aramızdan ayrılmıştır. Devr-i daim, mekanı gönüller olsun.

Aşık Haydar Aslan'ın Aşık Veysel Anısı

 


Aşık Haydar Aslan, Sivrialan'da Aşık Veysel'i ziyarete gider, onu dinlemek, destur almak ister. Akşam olunca köylü odaya doluşur ve gelen aşıklara kulak verir.

Sonrasını Aşık Haydar’ın anlatımından okuyalım: Sıra bana geldi ve yaşlı adam sordu, "Aşık adını bağışla" dedi. "Aşık Haydar Aslan" dedim. "Hay maşallah, hemi de Haydar. Haydi, aslan gibi söyle" dedi. Ben, "Aşık Veysel'in yanında benim sözüm olmaz, nasihat almaya geldim" deyince, yaşlı adam beklemeden: "Boş ver bu kör iti, biz her zaman dinliyoruz onu" deyince bir hoş oldum, nutkum tutuldu. Aşık Veysel söze girdi "Aşık Haydar Aslan, sen bunları boş ver. Sen dilini ve sazını 'piç' alıştırma. Desturun Şah ola, haydi söyle" dedi ve ben bir selamlama ile üç nefes okudum, kestim. Anladım ki insan kendi toplumunda büyümüyormuş.

Anı Kaynak: Değerli Halk Bilimcisi Ömer Uluçay

Fotoğraf: Aşık Haydar Aslan dostlarıyla muhabbet halinde.

Aşık İhsani'ye Göz Nakli

 


Tanınmış halk şairi Aşık İhsani, 30 yıldan beri görmeyen sağ gözünden Türkiye Göz Bankası’nda ameliyat olmuş ve kendisine bir ölünün gözü takılmıştır.

Ameliyatı başarılı geçen ve iki gözü de sıkı sıkıya sarılı olan İhsani, sargıların çıkarılacağı günü sabırsızlıkla beklemektedir. Karısı Güllüşah’da başında saz çalmaktadır.

30 yıldan beri sağ gözü görmeyen Aşık İhsani’ye takılan yeni ölü gözü de sol gözü gibi koyu kahverengidir. Bir başkasının gözünü taşıdığı, sargılar çıkarılıp aşık gün ışığına kavuşunca, hiç farkedilmeyecektir.

İhsani’nin sağ gözüne 7 yaşında ufacık bir çocukken aniden perde inivermiş o günden bu yana, dünyayı sadece sol gözü ile görmek zorunda kalmıştır. Aşık İhsani: “İnşallah artık iki gözümle birlikte göreceğim.” demiştir.

17 Ocak 1965 Yeni Gazete


İhsani Baba, kendisine gözünü bağışlayan Konyalı genç hayranının mezarı başında dua eder ve sazını çalar. Fotoğraf Kaynak: Bülent Kıdır

Abdullah Papur'dan Halk Ozanlığı Tanımı

 


Halk ozanı demek, halkın dertlerini dile getiren bir kişidir. Sazıyla sözüyle halkın dertlerini dile getirdiğimiz zaman, herkesin memleketinde halk ozanları ödüller alırken bizim memlekette halk ozanlarının ödülü hapisler, zindanlar, hücreler oluyor. Benim de aldığım ödül hapishane köşeleriydi, en büyük ödülüm bu, fikrimden şaşmadım, hapishanede gene çaldım sazımı. Benim en büyük ödülüm budur.

Abdullah Papur

Fotoğraf: Stüdyo Celal

Feyzullah Çınar’ın, Fikret Otyam’a Anlatımından

 


Bir aralık sivil savunmada idim. O zaman hasta olmuştum ciğerlerimden, adamlar bizi emekliye ayırdılar, sonra evlendim. İtfaiye’ye girdim. İtfaiye eri. Bir arkadaş ile Mahzuni’nin evine gittik, ziyarete, oturmaya. Orada çalıp çığırırken, Tunç Plak’ın sahibi, şimdiki Cihan Plak’ın yani, Yusuf Tunç’ta oraya gelmişti, dinledi beni, o gece konuştuk. Sabahı bulmuştuk, plak yapmak için gittik İstanbul’a. Bilirsin o dönemde Alevi deyişlerini çalıp söylemek biraz şeydi, o zamanlar bizim topluluğu yani Alevileri etkileyecek en ağır deyiş benim ilk okuduğum “Fazilet” idi, Sivaslı Agahi Baba’nın asırlık. Arkası Malatyalı Esiri’nin Şah Hüseyin’le ilgili bir deyişi. Plak çok, ama çok sattı. Bu plakla adım duyuldu.

Feyzullah Çınar’ın, Fikret Otyam’a kendi anlatımından.

Fotoğraf: Feyzullah Çınar, Aşık Ali Metin (Aşık Rehberi), Ali Demirhan, Cemil Altınışık, Serpil Yağmur

Yıl: 1976 - Ankara
Fotoğraf Kaynak: Ali Demirhan


YAZI ARŞİV