Aşık Daimi Baba’nın yakın dostu Halk Bilimcisi duayen Nejat Birdoğan’ın anlatımından.
Kaynak: 1995 yılında Ahmet Koçak’ın Radyo Umut’ta Nejat Birdoğan ile gerçekleştirmiş olduğu söyleşi.
Domdom Kurşunu, yapısı özelliğiyle bir lirik parçaymış gibi gözükse de, eser 12 Eylül harekatından kaynak bulmuştur.
Mahzuni Şerif
Evinin yakınında çay ocağı işletiyordu: “Sabah 4.30 - 05.00 gibi kalkıyorum. Saz çalma olanağı bulamıyorum. Hayatımı kazanmak zorundayım. Çocuklarım var, sorumluluklarım var. Yıllarca sazın sözün peşinden koştuk, aç kalmamak için direndik, ama saz doyurmadı, aç bıraktı bizi.”
Aşık Meçhuli’nin de oğlu olan ve 2013 yılında genç yaşında bedenen aramızdan ayrılan Ozan Şirazi’nin bir röportajından. Kendisini saygı ve özlemle anıyoruz!
Aşık türünde de bizim idolümüz Mahzuni Baba’ydı. İyi bir dostumdu. Davut Sulari olsun, Nesimi Çimen olsun, Aşık Daimi olsun bunlar aynı dönemler. Veysel Baba hepsinden yaş olarak büyüktür. Hepsinin Piri’dir. Muhlis Akarsu olsun onlar Türkiye’nin mihenk taşlarıdır bunlar. Sivas’ta katliamda hepsi gitti bunların. Nerde bunlar bir daha gelir mi?
Kahtalı Mıçe
Cümleler Serkan Koç’un 2024 yılı içerisinde gerçekleştirmiş olduğu Kahtalı Mıçe söyleşisindendir.
Aşık Ali Nurşani, sanat hayatına başladığı dönemde mahlasını özgürlüğe vurgu yapmak adına Hürşani olarak belirler, ilk plağında yapılan matbaa hatasından dolayı da plak üzerine Nurşani yazılır. Sanatının kısa sürede ses getirmesi ve toplumda hızla tanınması nedeniyle de mahlasını değiştirmez. İşte bildiğimiz Nurşani ismi böyle var olmuştur.
Rahmetli Aşık Daimi, en yakın dostlarımdandı. Onun sazdaki ustalığını inkar edecek babayiğit yoktur sanırım. Tercanlı, İmam Rıza Ocağı’ndandı. Çağın gerçeklerini anlamış, pırıl pırıl bir insandı.
Bir ara plakçılar çarşısında bir iş yeri açmış, epeyce de bu alanda yararlı olmuştu. Ancak günlük ekonomik krizler burayı kapatmasına neden olmuştu.
Aşık Daimi daha sonra İstanbul’un Aksaray semtindeki oto işhanında Davut Sulari’nin akrabası Ali Soylu Dede’yle birlikte bir dükkan açtılar. Dükkanda saz satarlardı.
Rahmetli Aşık Daimi yazdığı şiirleri çalıp okur, ustaların deyişlerini de büyük bir maharetle sergilerdi. Sağlığında ben İstanbul’a, O Ankara’ya gelip gittiğimizde hep birlikte olurduk. Akşam sofralarımızın tek konusu şiir ve müzik olurdu. Kimi deyişleri bugün bile en usta sanatçıların dağarcığında yer almaktadır.
Mahmut Erdal’ın Aşık Daimi hakkındaki anlatımından.
Fotoğraf: Mahmut Erdal ve Ayhan Aydın
Fotoğraf Kaynak: Ayhan Aydın
Ali Ekber Çiçek: “Ben Haydar Haydar parçasına üç sene çalıştım. Yani o göz yaşlarımı dökmüşüm. Üç sene gece gündüz, bilhassa gece saat dörtlere beşlere kadar motif motif çalışmalar yaptım.”
Haydar Haydar’ı sabahlara kadar uzun çalışmalarla var eden Ali Ekber Çiçek, 1991 yılında yapılan Hacı Bektaş-ı Veli Anma Etkinlikleri’nde bu eşsiz eserinin icrasını gece saat 03.10’da gerçekleştiriyor. Geç saatlere rağmen salonun tıklım tıklım olmasının yanı sıra ortamda ki coşkuda gerçekten harikulade. Boşuna demiyoruz her şey eskiden çok daha güzeldi diye.
Kangallı aşık Muhlis Akarsu ile bir gün muhabbet ediyor, saz çalıyor, türkü söylüyorduk. ‘Bunca Çektiklerim Senin Yüzünden’ sözleri ile başlayan bir koşma okudu. Ben de sazımla kendisine katıldım. Parçanın sonuna kadar, hiç şaşırmadan, falso yapmadan rahatlıkla çalabildim. Bu olmayacak bir şey idi. Zira insan yeni duyduğu bir türküyü, nasıl olurda bu derece uyumlu ve doğru icra edebilirdi. Zihnimden geçen bu düşünceler içinde iken, sözü edilen ezgiyi başka sözlerle bildiğimi hatırladım. Bu ezgi Veysel’in “Kara Toprağı” söylediği ezgi idi. Ben aşığa sorular yöneltmeye başladım. Konuşma aynen şöyle idi: (Bu konuşmayı kasete aldım.)
“Aşık Akarsu; şimdi bu çaldığın parça, bana bir başkasının çalıp söylediği bir türküyü hatırlattı. E…yani sen bunu yapmakla bir hata mı ediyorsun diye düşündüm kendi kendime.” “Hocam, değil. Bizde buna ayak derler ve biz bu ayağa çeşitli konulardaki sözleri işleriz. Aynı havayla sözler söyleriz, eskiden beri de bu böyledir.”
“Yani bu ayakla herhangi bir deyiş söyleyebilir misiniz?” “Tabii daha başka şey de söyleriz.”
“Diyelim ki bu deyiş senindi. Eski yaşamış bir aşığın deyişini de söyleyebilir misiniz?” “Tabii onu da söyleriz aynı ayakla.” Aşık Akarsu bir başka ezgi daha çaldı. Ben bu ezgiyi de biliyordum. Parçayı Kangal’ın Minare köyünden İbrahim Dede’den öğrendiğini, şah beyitte adı geçen Müslimi’nin İbrahim Dede’nin babası olduğunu söyledi. Bu ezgi ile Erzincanlı aşık Davut Sulari’de bir deyiş okumuştu.
Nida Tüfekçi, Muhlis Akarsu ile ilgili bir anısını anlatıyor.
Ünlü bağlama sanatçısı Yavuz Top sanat yaşamının ilk resitalini Konak Sineması’nda verecek.
Türk çalgılarıyla, ilk kez çok seslilik denemelerinde bulunan Yavuz Top’un 50’ye yakın radyo ve TV’de yayınlanan derlemesi var. Sanatçı, “307 tane derlemem var, bunlardan 50 tanesi TRT denetimlerini geçti ve ara ara yayınlanıyor. Bunlardan en tanınmışları, “Gafil Gezme Şaşkın”, “Yarim Senden Ayrılalı”, “Nedir Benim Melul Mahzun Gezdiğim” ve “Gam Elinde Benim Zülfü Siyahım” gibi türkülerimdir” diyor.
“Türkülerimiz ulusal dille söylenmeli”
Yavuz Top, Türk Halk Müziği ile ilgili düşüncelerini şöyle açıklıyor:
“Halk Müziğimizle insanlar arasındaki duygu bütünlüğünü ve kardeşlik düşüncelerini pekiştirmek arzusundayım. Türkülerimizin ulusal dilimiz ile ve temiz bir Türkçe ile söylendiğinde, tüm insanlar tarafından kolaylıkla anlaşılabileceği ve yanlız yöre halkına değil, tüm Türk insanlarına aynı zevki vereceği inancındayım. Zevk bir içgüdü değil, bir kültür ürünüdür, türkülerimiz yöresel değil, ulusal dilimizle söylenirse bir kültür birliği sağlanmış olur toplumda. Türk Müziği’ni ise ancak ulusallaştırdıktan sonra evrenseleştirme çalışmalarına geçebiliriz.”
16 Nisan 1984 Renk Gazetesi
Aşık Hüdai, Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesine bağlı Yoğunoluk köyünde 1940 yılında dünyaya gözlerini açtı. İstiklal yıllarının kahramanlık türküleri ile büyüyen Hüdai, günümüzün en çarpıcı halk ozanlarından biridir. Konya Aşıklar Bayramında ve yurdumuzun bir çok bölgesinde, zaman zaman yapılan aşklar şölenlerinde ödüller kazanmış, adını halkının gönlüne yazdırmıştır.
Durgun, düşünceli, bir ozana yaraşır biçimde insancıl ve sazının tellerine yakışan mısralar dizen Hüdai’nin ünü, bugün yurdun dört bucağına ulaşmıştır. Şiirlerinden bazılarını bir kitapta toplayan ozan, halk şiirimizin temel direklerinden biri görünümündedir.
Hergün Gazetesi 23 Ocak 1976
Fotoğraf, aynı yıl gerçekleştirilen Konya Aşıklar Bayramı’nda çekilmiş bir karedir.
OZANLAR ODASI
Sosyal Medya
Tema Tasarım Kaynak Belirterek Sitemizdekileri Paylaşabilirsiniz | Her Hakkı Saklıdır 2021