Birgün diş çektirmek için gelen bir kişi dişinin ağrısız ve rahat çekilmesi üzerine “Siz ne maharetli bir insansınız. Kaç çeşit sanatı en güzel şekilde yapıyorsunuz. Bu nasıl oluyor?” diye sorar. Bunun üzerine İbreti Baba “Siz kendinize bakmayın. Siz dünyaya gelir sonra kar suyu gibi kaybolur gidersiniz. Ben ise dünya kurulalı gelip gidiyorum. Her gelmemde bir sanat öğrendim, şimdi hangisi lazımsa ben onu yapıyorum.” der. İbreti Baba biliyorsunuz ki yaşamı boyunca birçok farklı mesleği icra etmiştir. Bu meslekleri sıralarsak ayakkabı tamirciliği, ayakkabı imalatı, terzilik, diş çekimi, saz yapımcılığı, madencilik ve son olarak da fotoğrafçılıktır.
Bu kitabımda hayatta içinde bulunduğum ve şahit olduğum acı hakikatları, bazı tarihi olayların kısa özetlerini, karşılaştığım bazı dini ve ilmi mücadeleleri, özel kanaat ve felsefi düşüncelerimi ve her yönden kendine has özelliği bulunan çeşitli şiirlerimi ve vaki müdahalelere karşı cevabi şiirlerini bulacaksınız. Bu kitapla hiçbir siyasi maksat peşinde olmadığım sözle şiirlerinden anlaşılabilir. Yegane maksadım aklımın erdiği sahalarda hakikatları gün ışığına çıkarmak için insanlara bir cemiyete bir hizmet yadigarı olan eserleri tarihe mal etmektir. Eserlerinde eskiden Arapça ve Farsça kelimelerle karşılaşabilirsiniz. Ancak son eserlerimde anlaşılmayan kelimelerden mümkün mertebe uzaklaşarak öz Türkçe kelimeler kullanmaya özen gösterdim.
Gaye:
Bu kitaptaki gayem halkın dertlerini dile getirmek, sömürü, zorbalık kaba kuvvete karşı olmanın gereğini anlatmak, softalık ve gericiliğin çıkar bir yol olmadığını açığa sermek, softalığın ve safsatanın hangi karanlıklara gittiğini, hangi çıkmazlara saplandığını ve ne gibi siyasi maksatlara matuf olduğunu kanatlarıma göre izah etmek; ancak insanlık cemiyetini hizmet için sulh ve barış içinde insanları birbirine yaklaştırmak, sevgi, şevkat ve muhabbet yoluyla birbirinin acısını paylaşarak birbirlerine yardımcı olmaya teşvik etmek, birlik ve beraberliğe davet etmekten ibarettir.
Elbistan Olayları, 20. yy’da Anadolu coğrafyasında Alevi halkına yapılmış sistematik saldırılardan bir diğerinin adıdır. Döneminin ses getiren ozanlarından olan Mahzuni Şerif, Kul Ahmet, Aşık Ferrahi, Rıza Aslandoğan, Aşık Maksudi gibi isimlerin 11 Haziran Pazar gecesi Elbistan’da konser için sahne almasını bahane eden provakatör grupların başlatacağı saldırılar ertesi gün etkisini artırarak devam etmiştir. 12 Haziran sabahı Alevi esnaflarının dükkanlarına yönelen saldırganlar aralarında kahvehane, eczane, otel, muayenehane, lokanta gibi birçok farklı işletmeyi yağmalayarak tahrip etmiştir. Saldırılar sonucunda 3’ü ağır olmak üzere 60’ın üzerinde insan yaralanmıştır. Yaklaşık 18 iş yeri kullanılamaz hale gelmiştir.
Hepimizin iyi tanıdığı Ozan İbreti Baba’da o dönemde Elbistan’da fotorağfçılık yapmaktadır. Olaylar sonucu canını zor kurtarmış ancak dükkanı büyük zarar görmüştür. Bu olaylardan sonra da kendisinin Sarız’a göçtüğünü biliyoruz. Hatta olayların öncesinde de kendisinin şiirlerinden dolayı bölgede birçok isim tarafından hedef haline getirildiğini de söyleyelim. Nitekim, Maraş’ın Afşin kazasının Alemdar köyünden Aşık Hamit isminde bir softa, içinde şu dizelerin bulunduğu bir şiirle onu hesaplaşmaya çağırır:
Böyle midir Müslüman’ın usulü Ağzınızda bıyığınız basılı Hazret-i Ali etmedi mi gusulü Gelin imtihana bilenleriniz
Kitabınız yoktur şeytan piriniz Hep murdardır ufağınız iriniz Gayya deresidir sizin yeriniz Daha inat eder kalanlarınız
İbreti Baba ise şu dizelerle cevap vermiştir:
Suya güvenerek kalmayız murdar Marifet denilen bir çeşmemiz var Onda yıkananlar vâkıf-ı esrâr Hep onunla kâim teharetimiz
Ali öldü dersin, mezarı nerde Kendisi tabutu gömdüğü yerde Bunu bilmek kısmet olmaz her ferde İşte bu yüzdendir hakaretiniz
Davut çalmadı mı udu, tamburu Ona ermedi mi hidayet nuru Musiki çalmanın var mı kusuru Nedir taş atmaktan ticaretiniz
İbretî fâriğ ol, uyma cahile Nasihatin hiçe gider nâfile Hüner odur kişi kendini bile Ondan belli olur maharetimiz
Çok çocuklu İbreti, geçim darlığı çektiği için çeşitli mesleklere atılır. Saz yapıp satmak, diş çekmek, madencilik, en son fotografçılık gibi işler yapar. Madencilikte yaptığı kazılarda yüzde seksen isabet kaydetmesine karşın ekonomik yetersizlik nedeniyle bu işi sürdüremez. Bulduğu krom, gümüşlü kurşun madenleri toprak altında kalır. Son olarak fotografçılık mesleğini yapmakta olan İbreti Sarız'da elektrik olmadığı için uzun müddet işini zor sürdürür, daha sonra Elbistan'a göçer. Burada fotografçılık mesleğini sürdürür iken 1967'de patlak veren Elbistan olayında Alevilere saldıran fanatik bir grubun saldırısından İbreti 'de nasibini alır. Dükkanı tahrip edilir, kendisi ise canını zor kurtarır. Tekrar Sarız'a döner. Ancak geçim darlığı nedeniyle 1972'de İstanbul'a göçer ve 5 Kasım 1976 tarihinde de hakka yürür.
İbreti Baba'nın kendi sesinden deyişleri dinlemek için videoya tıklayabilirsiniz.