01 Eylül, 2025

Zeynel Batar Dede Kimdir?

 


Tunceli'nin Ovacık ilçesine bağlı Koyungölü köyünde doğan Zeynel Batar Dede, hem dede hem de zakir kimliğiyle Alevi inancının yaşayan temsilcilerindendir.

Babası Veli Dede de aynı şekilde zakirlik ve dedelik yapmış, bölgenin tanınan simalarından olmuştur. Çocukluğundan itibaren sazla büyüyen Zeynel Dede, ömrünü nefesler söylemeye, deyişleri aktarmaya ve yol erkanını sürdürmeye adamıştır. Kendine özgü bağlama çalma tekniğiyle usta malı deyişleri gelecek nesillere taşımaya devam etmektedir.

73 yaşını aşmasına rağmen hala cemlerde zakirlik yapan, gençlere nefesler öğreten, taş ustalığından arıcılığa kadar birçok alanda üretmeye devam eden Zeynel Dede; yalnızca bir gelenek köprüsü değil, aynı zamanda kültürü kuşaktan kuşağa taşıyan bir emanetçidir. Onun sazındaki tını, sadece bir müzik değil; Aleviliğin inanç, aşk ve direnişle yoğrulmuş sesidir.

Bir dost sohbetinde şu sözleriyle de yolun özünü dile getirir: “Dede olmak yer kapmak değildir. Dede olmak zengin olmak değildir. Dede olmak fakir olmaktır. Bizim sülale nefsine tapmamıştır. Bizim hiçbir şeyimiz yoktur. Allah’a şükür harman vurup savuruyoruz.”

Engin gönlü ve mütevazı yaşamıyla, kültürümüzün değerli taşıyıcısı olan Zeynel Batar Dedemize saygı ve selamlarımızı iletiyoruz. Var olsun!


Fotoğraf Kaynak: Saz - The Key of Trust Youtube Kanalı 

18 Ocak, 2025

Alevi Kızılbaş Öğretisinin Yol Ulularından: Sıdki Baba

 


63 yıllık ömrünün 51 yılını Hacı Bektaş Veli Dergahı’na hizmet ederek geçiren Sıdki Baba, 1. Dünya Savaşı sırasında vatanın savunması için, Hacıbektaş Veli postnişi Cemalettin Çelebi’nin isteğiyle Alevi/Bektaşi topluluklar tarafından oluşturulan gönüllü mücahit alaylarının fahri yüzbaşısı olarak mücadele vermiştir.

Yine Sıdki Baba şiirlerinde Agahi Baba ile Yediharf adlı şairlerinde bu mücadelede yer aldıklarını şiirlerinde ifade etmektedir.

1. Dünya Savaşı’nın sonrasında işgal birliklerine karşı Anadolu’da Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Kurtuluş Mücadelesine de Cemalettin Çelebi önemli katkılar sunmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, Erzurum ve Sivas Kongrelerini gerçekleştirdikten sonra, Ankara’ya dönüş yolculuğunda 23 Aralık 1919 günü Hacıbektaş’a uğraşmış ve Cemalettin Efendi’yle uzun bir görüşme gerçekleştirmiştir. Yine geceyi de burada geçirmiştir.

Bazı kaynaklarda yer alan fakat tam olarak netleştirilemeyen bilgilere göre de: Hacıbektaş Veli Dergahı’ndan Cemalettin Çelebi tarafından, Mustafa Kemal’e, mücadeleye destek olmak adına da altın yardımı yapılmış ve kağnı arabalarıyla hediye edilmiştir.

Bu yaşananlar, Anadolu Alevi/Bektaşi’lerinin ülkenin kuruluş aşamasında etkin rol oynadıklarının birer örneğidir.

Saz Çalıp Deyiş Söylemekle Alevi Olunmaz

 


Saz çalıp deyiş söylemekle Alevi olunmaz. Dedelerimiz hayatları pahasına Aleviliği unutturmamışlar, bugüne getirmişler. Şimdi sıra gençlerimizde. Hakikaten, edep-erkan olmayan yerde ulviyet olmaz. Hakikat kemale erdikten sonra, sırrı hakikate varmaktır. Ölmeden evvel ölmek, Hak ile bir olmak demektir.

Aşık Ali Metin Dede

25 Nisan, 2021

İbrahim Bakır Dede

 


1928 yılında Yozgat ili merkez Deremumlu köyünde doğdu. Eğitimini Yozgat’ta tamamladı. Arapça bilmekteydi. Saz çalmayı babası Ahmet Bakır’dan öğrendi. Sazı çöğür düzeninde çaldığı gibi bağlama düzenini de çok iyi çalardı. 1959 yılında yurttan sesler programına yapımcı, hoca Muzaffer Sarısözen zamanında yapılan imtihan sonucu, misafir olarak katıldı. Bestesi ve güftesi kendisine ait olan "Mihrican mı Değdi Gülün mü Soldu" adlı ilk eserini, 1959 yılında söyledi. Bu eser TRT kayıtlarında bulunup, Turabi adında geçmektedir. İlk söylediği eser olan "Mihrican mı Değdi Gülün mü Soldu" parçasını Turabi mahlasını kullanarak söyledi. Kendi ismini kullanmayıp Turabi (mahlası toprak manasını içermektedir) adını kullandı. Beste ve güfte de İbrahim Bakır’a aittir. 1973 yılına kadar Ankara Radyo Evi ve TRT’de misafir olarak deyişlerini okudu. Eserlerinden bazıları; "Bir Çift Turna Gördüm", "Salını Salını", "Mihrican mı Değdi Gülün mü Soldu", "Gam Gasavet Keder", "Cemi Çiçeklerin Hası’dır". İbrahim Bakır kendisini kültürel olarak yetiştirdi. Dede olarak Eskişehir ve İzmir’de Hıdır Abdal Ocağı Dedesi olarak Cemleri yürüttü. Yine Yozgat mızrabını en etkili kullanan isimler arasında yerini aldı. Diğer eserlerini, beste ve güftelerini 1973 yılına kadar Ankara Radyosu'nda okudu. Beş çocuk babası İbrahim Bakır Dede, 6 Nisan 1975 yılında trafik kazası sonucu 47 yaşında bedenen aramızdan ayrıldı. Biyografik bilgileri ve bu kaydı bizlere ulaştıran İbrahim Bakır Dede'nin torunu Emre Bakır'a çok teşekkür ediyoruz.

İbrahim Bakır Dede'yin dinlemek için:



Hüseyin Erdinç Dede

 


Hüseyin Erdinç Dede 1898 yılında Sivas'ın Kangal ilçesine bağlı Yellice köyünde doğmuştur. Babasının adı Bektaş'tır. Yörede ki Cemleri yürütmesinin yanı sıra usta malı deyişleri de seslendirmiş ve yarınlara taşınması hususunda etkin rol almıştır. Yaşamının büyük kısmını köyünde geçirmiş, 1970'li yıllarda ise Ankara'ya göç etmiştir. 1990 yılında ise bedenen aramızdan ayrılmıştır.


Hüseyin Erdinç Dede'yi dinlemek için:




21 Şubat, 2020

Aşık Rıza Öksüz


Çorum'un Hımıroğlu Köyü'nün Örencikkaçağı mezrasında 1925'de doğdu. Küçük yaşlarda ilgi duyduğu kültüre Cemlerde zakirlik yaparak yıllarca hizmet verdi. 7 oğlu, 2 kızı olmak üzere 9 çocuğu dünyaya geldi. Okuma yazması olan aşığımızın ustası Kavakalan Köyü'nden Aşık Rıza Dede'dir. Yine aynı köyde yetişen Aşık Halil Yeşiloğlu ile uzun süren bir dostluk ve muhabbete sahip idi.

Bir gün Cevizli Köyü'ne ziyarete gelen Aşık Veysel'e bahsedilen Aşık Rıza Öksüz, çaldığı saz sonrası büyük övgüyle karşılaşır. Aşık Veysel: "Parmaklarında iş var, bu elde marifet çok" der. Yaşamı boyunca usta malı deyişleri söyleyerek bu deyişlerin günümüze aktarılmasında katkı sağlayan aşığımızın sazı da çok güçlüdür.

1976 yılında askerde olan ve teskeresine yirmi gün kala bir hastalık yüzünden ölen oğlu onu çok derinden etkiler. Bu durum Aşık Rıza Öksüz'ün geri kalan ömründe derin bir yara olarak kalmıştır. 2000 yılında ise bedenen aramızdan ayrılmıştır. Aşağıda yazacağımız şiir de hayatını kaybeden oğlu için yazmış olduğu bir şiirdir.


Bir telgraf geldi bir sıra yazı
İçerime düştü bir acı sızı
Gözlerim yollarda gel körpe kuzu
Dön yavrum sılana ağlatma beni

Uçağa bindim de havaya uçtum
Sılamın üstünde ağladım geçtim
Dermanı bulunmaz bir derde düştüm
Gel baba yanıma, gözletme beni

Geldim yavrum sana dinle sözümü
Ağladıkça yaş doldurdu gözümü
Elimden aldırdım körpe kuzumu
Dön yavrum sılana ağlatma beni

Felek bana böyle bir acı saldı
Gül yüzlü yavrumu elimden aldı
Gittin yavrum acın kalbimde kaldı
Dön yavrum sılana ağlatma beni

Gel sabreyle Rıza Hakk'ın yazısı
Kalbim yaralandı bitmez sızısı
Çok görmeyin dostlar yavru acısı
Dön yavrum sılana ağlatma beni


Aşık Mustafa Öksüz'e kaynak olduğu için ayrıca teşekkür ederiz.

13 Ocak, 2020

Teko Hüseyin Dede



1907 yılında Elazığ’ın Baskil ilçesinin Şeyh Hasan (Tabanbükü) köyünde doğdu. Babası Mahmut Dede ve ağabeyi Kurtuluş Savaşına şehit düşünce annesi Elif Ana tarafından yetiştirildi. Sonrasında babasından boşalan postu doldurdu ve yaşadığı bölgedeki çok tanınan, sevilen bir dede oldu. 1997 yılında ise bedenen aramızdan ayrıldı. Oğlu Mustafa Tosun Dede ise vefatının ardından şöyle bir şiir yazmıştır:

Fanide koşturup cevlan eyledin
Yorucu bir yaşam sürdürdün baba
Unutulmaz çok nasihat eyledin
Nicesine haddini bildirdin baba

Sitem eder idin sevdiklerine
Şefkatliydin Ali muhiplerine
Çok emek sarf ettin taliplerine
İnşallah sözünü tutarlar baba

Teko Dede var idi ağırlığın
Bir zalim dert zedeli sağlığın
Çevren ispat etti vefakarlığın
Bir tarih sayfası kapandı baba

Denge zedelendi sarstı ayağın
Kesildi mecalin eridi yağın
Gayri tutmaz oldu elin ayağın
Sana vefasızlık ettiler baba

Kul Mustafa şansım bana gülmedi
Çok dilek diledim Mevlam vermedi
Doktorlar derdine çare bulmadı
Ferman büyük yerden çaresiz baba

YAZI ARŞİV