14 Ocak, 2020

MAHZUNİ ŞERİF'İN AŞIK VEYSEL'LE OLAN ANISI


Mahzuni Şerif anlatıyor:

1967'nin Ağustos sonlarıydı. Ankara'da Çinçin Bağlar'ında mezarlığa yakın bir yerde, bir gecekonduda oturuyordum. Akşamüstü, kapım çalındı, genç bir arkadaş güler bir yüzle selam verip Aşık Veysel tarafından gönderildiğini söyledi. İçeri buyur ettim genç adamı.

Koltuğunda bont bir çanta vardı. Son derece şık giyinmiş, kibar mı kibar. El sıkıştık, hoşbeş... Adam vaktimi aldığı için özür diledi. Ona, önemli olmadığını söyledim.

Söze başladı:
"Sevgili Mahzuni. Ben Aşık Veysel'in yeğeniyim. Ankara'da memurum. Amcamın çok selamları var. Tedavi için Ankara'da bir hastaneye yatırmak istiyoruz. Bunun için bir hayli paraya ihtiyaç var. Zonguldak'ta bir konser vermeyi düşündük, imkanı varsa baba erenler bu konsere gelmeni rica etti. 


Adamın sözünün bitmesini beklemeden:
- O ne demek? Bunun sözü mü olur, başım gözüm üstüne. Ne zaman olacak bu? dedim.

Geçmiş gün; adam sanırım bir aya yakın bir mühlet söyledi. Feyzullah Çınar rahmetliye de gittiğini, onun da bunu kabul ettiğini söyledi. Kısacası razı olup gitmek istediğimi söyledim, adam gitti. Zaman geldi, söz konusu konser için Zonguldak'ta buluştuk. Kul Ahmet, Maksudi, Mahzuni, Şah Turna, Nurettin Dadaloğlu gibi isimler vardık. Muhteşem bir gece yaptık. Akşama kalacağımız otele dönmeye hazırlanmıştık ki, kuliste Veysel Baba'ya sordum.

- Baba erenler organizatör arkadaş, hangi kardeşinizin çocuğu? Veysel amca o babacan kaşlarını çattı. "Anlamadım" dedi. Ben sorumu tekrarladım. Baba bütün bütün şaştı. "Yahu" dedi, "Arkadaş, senin teyzenin oğlu değil mi?" Güldüm. Baba dalga mı geçiyorsun? diyecektim...

Veysel Amca: "Bir ay kadar önce bu arkadaş bana geldi, senin ameliyat olman gerektiğini, paranın olmadığını, benim yardım etmemi söyledi. Ben de kabul ettim. Şimdi bu adam senin teyzenin oğlu değil mi? Şaşırma sırası bana gelmişti.

Hemen adamı bulmak, getirip yüzleşmek için seyircisi dağılmış sahneye koştum. Meşhur organizatör paraları vurup çoktan Ankara yolunu tutmuştu, koştum. Meğer diğer sanatçıların hepsini Veysel Baba'nın ve benim hastalığım adına toplamış. Hiçbirimiz bunun farkına varamamıştık. Üstelik hiçbirimizin cebinde on lira kalmamıştı. Hepimiz konser parasına güvenerek gelmiştik. Organizatör Ali ortalarda yoktu.

Geri sahneye döndüm. Veysel Baba'yı da alıp otele götürmüşler. Baba da, belki Ali otele dönmüştür diye, beni beklemeden kaldığımız otele gitmiş. Köşe bucak aradık, Ali yok yok. Ben de bir arabayla, bir sevenimle otele döndüm.

Veysel Baba, otele girmemiş merdivenin ayağında oturuyor. Selam verdim. Baba elimden tutup, "Hele otur şuraya" dedi. Ne yapacağımızı söyledim. Baba yavaşça gülerek eğildi kulağıma:

"Ne yapacağımız kaldı mı? Seni şey eden Ali, beni de etti" dedi.


Yıllar geçti, rahmetlinin o esprisine güler dururum.

1 yorum:

  1. Maalesef insanların insanlık duygularını kötüye kullanan kişiler her zaman oluyor. Benzeri olaylarla o kadar karşılaştık ki elimizden "Allah belasını versin." diyerek beddua etmekten başka bir şey gelmiyor.

    YanıtlaSil

YAZI ARŞİV