Türkü söylemek benim için bir aşk halidir. En güzel aşklarımı türkü söylerken yaşadım. Ne onlar beni aldattı, ne de ben onları. Türkü söyledikçe yeşeriyor, çiçekleniyorum. Ben yalnız türkü söylemiyorum ki. Bu söylediğim türkülerle, aynı zamanda, çağdaş Türk toplumunun lied'lerini söylüyorum. Ben türkü söylerken sazım ne benimle yarışır, ne de türkülerle. Bize yalnızca eşlik eder, bizi tamamlar. Halkımızın büyük ustalarında da saz böyle saygılı bir uyum içindedir. Bu açıdan bakılınca, türküleri bir besteci gibi ele aldığım daha iyi anlaşılır. Bundan önceki plaklarımda olduğu gibi, bu plağımda da (Şiirler, Türküler adlı plağı) halk ozanlarının yolunu izleyerek bazı sözleri bağlı oldukları ezgilerle söyledim. Bazı sözleri, ortanın malı olan ezgilerden birine uygulayarak söyledim. Mevlana'da, Nazım'da, Melih Cevdet'te, Hasan Dağı'nda olduğu gibi bazı sözler için de yeni ezgiler düşündüm. Kimileri icracı, kimileri de yorumcu diyor bana. Sanatta yorumsuz icra olmaz ya, ikisinin de başımın üstünde yeri var. İcracıyı kalıcı ve yaratıcı saymamak bizim ülkenin yarı aydınına vergi. Oysa özellikle müzik, bestecisiyle icracısıyla bütünlük içinde olan bir sanat. Yaratmanın gerçekleşmesi, ikisinin de var olmasına bağlı. Kaldı ki, icracının yaptığı iş de kalıcı ve yaratıcı bir iştir. Paganini, bestelerinden çok icracılığıyla kaldı dünyamızda. Şalyapin de öyle. Oyştrah da Münir Nurettin de. Zamanımızın belgeleyici teknik olanakları daha da çok kanıtlayacak bunun böyle olduğunu. Bir işi geliştiriyor, ileri götürüyorsa ister besteci, ister icracı olsun ikisi de kalıcıdır.
Burada bir şeye daha değinmek istiyorum. Sanatçı da tıpkı bir çiftçi, bir demirci gibi işini anlatabilmelidir. Hem diliyle, hem de hüneriyle. Bir başka deyişle, kendi toplumu içinde sanatıyla ekmek yiyebilmelidir. "Beni bu halk anlamaz" demek, en azından boş bir kendini beğenmişliktir. İnsan kendini beğenmede bile yalnız kalmamalı. Halkın sanatta anlamadığı bir yer bulunabilir, Sanatçı bunu umursamamazlık edemez. Çünkü tüketicisi olmayan bir üretim yaşamaz. Hani hükümet zoruyla da yaşayamaz demek istiyorum. Elli yıllık değil, yüz elli yıllık deney var önümüzde. Bazı sanat kurumlarının gittikçe yozlaşması, kuruyup gitmesi bundandır. Halktan kopuk hiç bir işten, hiç bir insandan hayır gelmez.
Ruhi Su
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder