20 Eylül, 2019

Meluli Baba

Yetmişli yıllarda bir sohbet sırasında Hamdullah Erbil “Dedeciğim, niçin şiirlerinde bazen Farsça ve Arapça sözcükler kullanıyorsun” diye sorar. Şöyle bir yanıt alır: “Bizde millet ve dil ayrımı yoktur oğul! Keşke dünyada bütün insanlar birbirlerini anlayacak tek bir dili konuşsalardı. Bu nedenle biz, özel olarak bir akımı, mesela şimdi sizin çok üzerinde durduğunuz öz-dil gibi kavramları doğru bulmayız. İnsanlar arası iletişim, alış-veriş, ticaret vs. olduğu sürece diller de birbirine karışmak zorundadırlar, tıpkı ırklar gibi. Günümüzde safkan diye bir şey kaldı mı dünyada? Onca korunan arap atları bile artık safkan değiller. Dilde önemli olan, insanların birbirlerini anlayabilmeleri, anlaşmakta güçlük çekmemeleridir. Şimdi sen, yeni bir dil insanı ilerletir, uygarlaştırır diyorsun. Ama yeni dil mi uygarlığı, yeni maddi nesneleri yaratıyor yoksa yeni maddi nesneler mi yeni dili yaratıyor, geliştiriyor? Bunun yanı sıra dersen ki bugün biz sizi anlamıyoruz, o zaman haklısın. Çünkü uygarlık ilerledikçe diller de ilerler, gelişir. Dolaysıyla eski kaybolur. Bugün ilerici kesim, yabancı sömürücülüğüne, siz onlara emperyalizm diyorsunuz, emperyalizme karşı mücadele kaygısıyla öz türkçe diye çırpınıp duruyor. Oysa hangi türk bugün Orta Asya’daki atalarını anlayabiliyor? Siz şimdiki gençler daha iyi bilirsiniz, dil insanlığın evrimiyle birlikte ortaya çıkmış bir şeydir ve onunla birlikte de evrimleşmiştir. Benim şiirlerimde kullandığım dil, bizim zamanımızda konuşulan dildi; yaşlılara sor, onlar, hepimiz o dili çok iyi anlarız''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YAZI ARŞİV