20 Eylül, 2019

Kendi Anlatımıyla Mahzuni Şerif



1943 yılının Ocak ayında doğmuşum Maraşta; Hükümetlerin unuttuğu, devletin hatırlamadığı Afşin’e bağlı Berçenek köyünde. Bir ağa köyünde. Toprağımız yoktu, hiç kimsenin de yoktu. Ve kötüsü yıl 1975: Yine kimsenin toprağı yok köyümüzde. Babamın gündelikle o tarla senin bu tarla benim hergün bir başka yerde çapa salladığını anımsarım. Anamla su taşımaya giderdik az ötedeki bir bulanık dereden. Anam ocakta ot kaynatırdı, suyunu kuru ekmekle yemek niyetine yerdik. Büyüdükçe davar güttüğümü, yalın ayak dolaştığımı ve herkes gibi yarı aç yarı tok olduğumu anımsarım. Okul yoktu köyümüzde, pek çok şeyin yok olduğu gibi. Cahil hacı-hocalardan medrese tahsili gördüm, Elbistan’ın Alembey köyünde bir iki sene. Daha sonra açıldı köyümüzde ilkokul ve köyümde bitirdim ilk öğrenimimi. 1956 yılından 1960 yılına kadar Mersin ve Ankara’da askeri okullarda okudum. Sonrası gelmedi parasızlık büktü belimi. Müzik mi, saz çalmak mı? Anlatayım kısaca. Çoban kavalından duydum ilk dertli nağmeleri. Sonrakileri kurtlar kuşlar söyledi. Elbistan ovasını bir uçtan bir uca esen rüzgarlardan dinledim. Yetiştiğimde saz çalmaktı ilk tutkum, sonra çile çekmek oldu, söylemek oldu. Büyüklerin söylediğini halk anlamıyordu, halkın söylediğini büyükler beğenmezdi. Benim söylediklerim de beğenilmedi. Bunun böyle olduğunu içeri girdikçe, mapushane ranzalarında düşündükçe anladım. Sanılmasın ki şikayettir söyleyişim. Mutlu bir yaşamı ararım çilelerimizde. Bulacağız, ilerleyeceğiz o günlere. Ben çala, siz dinleye, devran değişe. Bir güzel Türkiyeye doğru.

Aşık Mahzuni Şerif - 1975

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YAZI ARŞİV